Sevdamızsın asırlarca ve yine öylesin..Üç tarafı hüzünle çevrili yurdum seni seviyorum bilmem farkında mısın?
Acıyı bal eyleyenlerin vatanı olmak nasıldır…ya vakitsiz ölümlere kucak açmak yada nasıl desem , her ölüm erken ölümdür ya , her seferinde ölümlere tanık olmak nasıl bir duygudur…
Seni dinliyorum Anadolu kulağımda sesin , vurdum duymaz bir sağırlık yoksa eğer herkes duymalı inlemeni , acıyla yüzdeş savurganlıklar ve gidilmesi güç yollarınla…
Biz , yani sende doyan insanların , bilsen adını ne hallere getirdik unutulması zor güzelliğini nasılda aldık ayaklar altına…Hani senin ormanların vardı ya yaktık çoğunu yerine güzelim binalar diktik , yok! öyle Urfa’da ki gibi toprak damlar değil , geliştik biz , artık demir yığınlarımız var birde ellerimizle beslediğimiz haydutlarımız ki onlar için yaktık ormanlarımızı , çolugu çocuğu aç kalmasın diye seni aç bıraktık…
Hani senin surların vardı çok eskimişti onları da yıktık yerine bir şey yapmadık unutulsun yeter dedik…
Hani senin güzel denizlerin vardı masmavi bir Marmara vardı senin göğsünün ortasında orayı çöpe çevirdik üzülme sen balık gelip te göğsünde yüzmesin diye…
Senin doğunu ve güneyinde ki doğunu yoksul bıraktık ki onlar en çok senin toprağını eşelediler doymak için her ne kadar ihanet etmeseler de sana , biz senin eşelenmene goz yummadık , yol yapmadık oraya mesela ışık vermediğimiz yerler hala var ve okulsuz yada öğretmensiz köylerin oldu , cahil kalsınlar diye değil bizim art niyetimiz yok! yürümeye alışsınlar zira ömür boyu yürüyeceklerdi oradakiler…
Fındığı anımsarsın belki biz unuttuk onu , para etmiyor diye yetiştirmez olduk…
Karaelması da bilirsin hala yerin altından çıkarıyor üç çocuk babası asgari geçim mecburiyetinde olanlar. Yüzleri hala siyah ve hala her nefeslerini son nefes mi diye tüketmekten kaçınırlar…
Hatayı , Antalya’yı bilirsin senin eteklerindedirler , oraların güzelliğine dayanamayan el oğluna verdik oraları , hem kadir kıymet bilirler hem de misafirperveriz işte, senden öğrendik misafiri baş tacı etmeyi….
Biliyor musun başkent denilen bir yer var Ankara adı , orası gelişmiş dedik ama gel gör ki orda bir anne üç gün yemek yiyemeyince bebeğine süt yapamamış göğüsleri , bebek daha beş aylıkken ölmüş anne sefil, baba desen nerde kim bilir….
Sokaklar da çocuklarımız uyur geceleri donsa da , yürekleri sıcaktır onların üşümezler , hem sen çocukları seversin o yüzden çocuklarımız sokaktayken biz yataklarımızda rahat uyuruz, hala acılı ölümlerimiz var , artık on yedisinde asılmıyor gençler ama on ikisinde uyuşturucu veriyoruz düşünmesinler diye değil rahat olsun kafaları diye….
Sırtında bebeklerini taşıyıp savaşa giden analarımız yok artık savaşlar bittiğinden değil tabi ki çocuklarını pazarlayan anneler bile yarattık biz....
Biz hep yoksulduk ama yinede `padişahım çok yaşa` derdik hala öyleyiz yoksul olsak ta başbakanım çok yaşa deyip sandığa koşuyoruz.
Engellilere saygılıyız ama hala özürlü diyoruz onlara oysa özrü olan bizleriz kaç özür borcumuz birikti onlara unuttum ben....
Üç tarafı hüzünle çevrili yurdum seni çok seviyorum farkında olduğunu umuyorum…..
Ve biz oyunu savaş; savaşı oyun sanıyoruz , futbol denen şeyi geliştirdik artık , maç sevincinden adam öldüren milletler sıralamasında dünya üçüncüsü olduk , kurtlar vadisi yaptık kurtlarımızı dökmek için , birikmiş öfkemiz vardı dünyaya, polatımız kurtardı utancımızdan bizi , şimdi sırada Amerika var onu da temizleyecek, Tek Türkiye dedik ve şivanı bile doğru yola getirdik, ülkesini sevsin diye... ha Amerika yı bilirsin değil mi hani şu Kızılderililerin yaşadığı yer diyeyim sana , hatırlarsın şimdi yoklar tüm yoksullar gibi onları da temizledi amcalarım , demokrasi! götürüyorlar her yere, kendilerinde fazla; biraz bol buldular saçıyorlar. Küresel krizi saçtıkları gibi Dünyaya...
Hala gözünü dikmiş birkaç çapulcu var senin bağrından koparmak için doğunu güneydoğunu ve biz yine de senin gibi misafirperveriz ve buyurun buraları siz işletin diyoruz... adını da değiştirdik, satmanın peşkeş çekmenin ne diyorlardı...
Haa buldum... yap-işlet-devret...
Hala çok dil konuşuluyor topraklarında eskiden İsveç’e yollardık başka dil konuşanı, şimdi kendi içimiz de sürgün ediyoruz. Ama dillerini çatal gibi kullanıp da bölücülük yapanları da biliyoruz dilsiz şeytanlar olarak...
Üç tarafı hüzünle çevrili yurdum seni çok seviyorum biliyorum farkındasın….
Ama biz hala avuçla su içiyoruz , yaşlılarımızın kırışık yüzlerinde umut var , yo üzülme sen hala düşünebilen gençlerimiz var , asılanlara inat yenilerini doğurduk , Anadolu’m merak etme sen bu yazıyı okuyup aç çocuklara üzülenler var daha , seni seviyorum yurdum biliyorum farkındasın….